Bunu Herkes Bilir

Emrah Safa Gürkan’ın ‘Bunu Herkes Bilir’ adlı kitabını geçen ay bitirdim. Aralıklarla birlikte okuma süremin 1 seneye yaklaştığı düşünülünce, sanıyorum rekorumu kıramamış olsam da bir hayli yaklaşmış olmalıyım. Tabii burada bir yanlış anlaşılma olmasını istemem. Kitap ve yazarın anlatım dili genel olarak akıcıydı ancak zaman içinde ufak tefek aralar almak zorunda olduğumdan ve hakkını vererek okumamaktan hoşlanmadığım için kitabı bitirme sürem biraz fazla oldu.

Emrah Safa Gürkan bir tarihçi, yazar, akademisyen ve iyi bir Fenerbahçeli 🙂 Bildiğim kadarıyla 4-5 dil biliyor. Kendisini, kitaplarını ve Youtube’daki kanalını birkaç yıl önce keşfettim ve o zamandan beri de yazdıklarını ve videolarını keyifle okuyor ve izliyorum.

Gürkan bu kitapta, tarihle ilgili yanlış bir şekilde sormanın alışkanlık haline geldiği sorulara doğru cevaplar vermeye çalışıyor ve alışılagelmiş yanlış bilgileri ve ezberleri yerinden oynatmaya çalışıyor. Bunun yanında, doğru sorular sormanın ne kadar önemli olduğunu belirtiyor ve bunu kendine has mizah anlayışını da ekleyerek titiz bir şekilde yapmaya çalışıyor.

Kitapta cevabının arandığı yanlış sorulardan bazıları:

Osmanlı, coğrafi keşiflere katılsaydı neler değişirdi? Avrupa çok mu ileri gitti yoksa biz mi geri kaldık? İstanbul’un Fethi Orta Çağ’ı kapattı denebilir mi? Müslümanlar neden ticaret yapmaz? Osmanlı’nın yıkılma sebepleri nelerdi? Ulubatlı Hasan gerçekten yaşamış ve İstanbul’un Fethi sırasında surlara bayrak dikmiş miydi? Osmanlı’nın matbaa ile geç tanışmasının nedenleri nelerdir?

Her şeyden önemlisi, bunların cevaplarını vermeye çalışırken izlediği yol. Bugün birçok tarihçiyi izlerken, uzmanlaştıkları konulardaki belli kalıpların esiri olmuşlar gibi hissediyorum. Yani başka bir deyişle, bir noktadan sonra tarafsızlığı terk ederek olaylara tek bir noktadan ve belli ideolojik kalıplarla bakıyorlarmış gibi geliyor. Ancak tarihçi olayları yalnızca olduğu gibi ele almalı, demogojiye kaçabilecek yorumlarla bir şeyleri meşru kılmaya çalışmamalı ya da olayları eğip bükmemeli. Emrah Safa Gürkan bunu yapmıyor ki asla yapacak biri gibi de görünmüyor. Benim için en önemli noktalardan biri bu.

Kitaptaki bölümlerden biri olan Osmanlı ve matbaa ilişkisi zaman zaman zihnimi kurcalayan konulardan biridir ve bulunduğumuz ülkenin/coğrafyanın düşünsel ve daha birçok anlamda geri kalmasının temel nedenlerinden biri olmuştur. Herhalde buna birçok kişi katılacaktır. Gürkan bu soruya cevap verirken daha önce aklıma gelmemiş bir konu üzerinden ilerlemiş ve her şeyden önemlisinin ortada okuma merakı ve talebi olan bir halk olmadığının önemine dikkat çekmiş. Bu durumda, bir kitap basmanın maliyeti de düşünüldüğünde elbette ki matbaanın gelişi Avrupa’ya nazaran çok daha fazla gecikecekti (Bu arada aradan geçen 300 yıldan sonra okuma/sorgulama/düşünme konusunda toplumun geldiği noktanın aman aman olmadığını belirtmeye de sanıyorum pek gerek yok).

Matbaanın geç gelişine ilişkin asıl bakılması gereken noktalar, diğer sorulara verilen cevaplarda da benzerlik gösteriyor. Gürkan öncelikle soruların doğru şekilde sorulmasının önemini tekrarlıyor ve ayrıca okuyucudan kendini zorlamasını isteyerek kolayca bilgi edinme arzusunun derinleşmenin önünde engel teşkil edeceğini de ekliyor.

Gürkan elbette tarihi dizilerden öğrenmeye çalışanlarla da kendi üslubuyla dalgasını geçiyor. Birçok konuda olduğu gibi tarih için de sığlığın en önemli tehlikelerden biri olduğunu vurgulamaya çalışıyor.

Bu eğlenceli kitapta az da olsa yabancı sözcük kullanımı ilgiyi bazı yerlerde biraz azaltarak zorlayıcı olabiliyor. Ama tabii bilgi çağında olduğumuz ve sözlüğe erişimimizin 10 saniye olduğunu düşünürsek bu çok da büyük bir soruna yol açmıyor.

Belli seviyede tarih bilgisi ve merakı olanlar bu kitaptan fazlasıyla keyif alacaktır. Hatta tarihle hiç ilgisi olmayan ve Cumhuriyetin ilanına 1453 diyenler bile keyif alabilirler. Emrah Safa Gürkan’ın anlatacak çok şeyi olduğunu düşünüyorum. Umuyorum ki uzun yıllar da anlatmaya devam edecek. Kitaptaki tanımlamaları garipsediğim 1-2 yer oldu. Belki bunları kendisine bir gün sorabilirim. Kitaplarını okuyamacak olanlara en azından Youtube’daki kanalını takip etmelerini ve eklediği videoları izlemelerini tavsiye ederim.